“Kampüsten Öğrenci Toplulukları: Üniversite, Siyaset ve Değerler” araştırması “Nasıl?” sorusu çerçevesinde gençliğin; üniversite, kampüs, siyaset ve Türkiye ile ilişkisini ortaya koymaktadır.
Hakan Yücel ve Umur Yedikardeş tarafından 2021 yılında gerçekleştirilen “Kampüsten Öğrenci Toplulukları: Üniversite, Siyaset ve Değerler” araştırması farklı alanlardaki ve farklı yapıdaki kampüs örgütlenmeleri içindeki gençlerle yapılan odak grup görüşmelerine dayanmakta ve üniversite gençliğinin nasıl bir üniversite ve nasıl bir kampüs istediğini, siyaset alanı ile gençlik ilişkisini nasıl yorumlandığını ve nasıl bir Türkiye’de yaşamayı hayal ettiğini gençlere sorarak, gençliğin sorunlarını ve taleplerini görünür kılmayı hedeflemektedir. Odak grup toplantılarına dayanan araştırmada 16 odak grup tartışması ve dörder kişilik 2 karma odak grup tartışmasıyla beraber 75 üniversiteli gence ulaşılmıştır.
Çalışma, üniversite öğrenci nüfusunun 8 milyon 240 bin olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Bu büyük nüfus çelişkiler dönemi içinde yaşayan ve önemli bir potansiyel taşıyan bir toplumsal kuşağı oluşturmaktadır. Üniversite öğrencilerinin nüfusu hızla artmaktayken, üniversite yönetimleri de gitgide daha otoriter ve hiyerarşik dolayısıyla öğrenci katılımına daha kapalı hale gelmektedir. Çalışmaya ilham veren ve bugün hala devam eden Boğaziçi Direnişi; iktidara ve atanmış rektörlere karşı özerk, özgür ve demokratik üniversite mücadelesi veren gençlerin tepkisini ve nasıl bir üniversite istediklerini göstermektedir.
Türkiye’de hem “gençlik miti” oluşturan iktidarın gençler üzerinde kurduğu baskı artmakta, gençler “bizim” / “bizden olmayan” gençler olarak ayrı değerlendirilmekte, kurumsal siyaset gençlerle iletişim kuramamakta, gençliği tanımamakta ve gençliğin artan taleplerine yeterince cevap verememektedir. Kurumsal siyaset, gençleri özne olarak görmediği ve gençlerin sesini duyuramadığı gibi gençleri karar alma süreçlerine de katmamaktadır. Muhalefet partileri dahil olmak üzere kurumsal siyasetle gençler arasındaki uçurum açılmaktadır.
Gençlerin yaşadıkları bu sorunlara karşı geçmişe göre daha güçlü bir özne olma mücadelesi verdiğini görmekteyiz. Bu mücadelenin kurumsal siyaset alanında kendine yer bulamaması gençlerin kapsayıcı ve yaratıcı yeni bir siyaset yapma biçimi ve farklılıkları tanıyıp kutuplaşmayı eleştiren yeni bir siyaset dili geliştirmesine neden olmaktadır. Bu bakımdan kampüs değerleri ve talepleri siyaset alanından hatta toplumdan ayrışmaktadır. Başka bir deyişle, gençliğin siyaset alanından önde gittiğini ve hızlı bir dönüşüm geçirdiğini görmekteyiz. Dolayısıyla bir yandan artan sorunlar öte yandan kampüslerde oluşan yeni değerler ve demokratik birliktelikler; gelecekte başka bir üniversitenin ve daha demokratik bir toplumun olabileceğini düşündürtmektedir.